HAYVANLARA ÖZGÜRLÜK
Türkiye’nin en önemli entellektüllerinden değerli üstadım Mehmet Şevket Eygi’nin 03 Temmuz 2018 tarihli Milli Gazete’de “Nara’nın Geyikleri” başlıklı yazısını okudum. Bizlerin çok mesafe katetmesi gerektiğini anladım. Nara, Japonya’nın ilk başkentlerinden olma özelliği var. Ayrıca, caddelerinde geyikler özgürce gezerek insanların elinden beslenebiliyorlar. Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da bir ormanlık alana gitmiştim. Geyik üretim merkezi girilmez yazıyordu. Çünkü, geyikleri insanlardan korumak için bu yola başvuruyorlar. Şimdi düşünüyorum, kim medeni, kim insan. Mehmet Şevket Eygi’nin dediği gibi Nara’daki geyik fotoğraflarına baktığımda caddelerde geziyorlar, genç yaşlı ellerinde geyiklere yiyecek veriyor. Tam bir huzur ortamı.
Bizim caddelerimizde yanlışlıkla bir geyik gezmiş olsa ne olur acaba? Bizim evimizin pencerelerine her gün kuşlar konar, bıraktığımız yiyecekleri yerler. Alıştılar sanıyorum her gün gelirler küçük büyük kuşlar,bazen o kadar büyük olur ki kuş camın önündeki mermere sığmayacak kadar. Her gün gelirler içeriyi izlerler. Çünkü annem alıştırmıştır her gün yiyecek verir. Evdeki biriken ekmekleri bir torbaya toplar biriktirir ve parkta müsait bir alanda kuşlara verir. Buna merhamet denir. Yine geçtiğimiz günlerden bir hafta sonu evimizin balkon kapısı açıktı, bir güvercin konmuştu balkona. Yavaş yavaş salona girdi. Evin içinde dolaşmaya başladı. Hemen su ve ekmek vermek için yer ayarladık. Gazete kağıdı serdik üzerine su ve ekmek parçaları koyduk. Baktık kuş acıkmış ve susamış. Kuş konan ekmekleri yerken, suyu içerken bir huzur kaplıyordu ortalığı. Bunun adı, merhametin hediyesi huzurdu. Artık suyunu içen, ekmeğini yiyen kuşun uçma vakti diyerek balkona koyduk. Karşı apartmanın çatısına kondu döndü bizim eve bakmaya başladı. Dakikalarca orada öylece kaldı, sonra yine balkondan salona geldi. Gitmedi, gönderdik gitmedi. Güvercine bir kutu ayarladık, özel olarak markette güvercin yemi aldık. Bir gün, iki gün, üç gün güvercin gitmiyor. Balkona koyuyoruz uçsun gitsin diye. Uçuyor 8-10 saat sonra yine bakıyoruz ki camdan bize bakıyor. Sonra kuşun asıl yeri ufak bir kutu değil, kuş işi ile ilgilenen birine vermek zorunda kaldık. Ben caddelerimizde güzel yüzlü geyikleri düşündüm de yok yok olmaz. Bizim insan görünümlü hayvanlarımız zarar verir dedim. Bir Japonya kadar olamaz mıyız?
Gurbette bir sanayici ağabeyimize dedim ki; “Abi, sizin Almanya’da tek bir hayvan başıboş dolaşmıyormuş, sahibi varmış.” Dedi ki; “Bizim Almanya’da köpeklerin, kedilerin sahipleri var. Sokaklarda bir kedi köpek göremezsin ama benim ülkem Türkiye’de hayvanlara bile özgürlük var. Başı boş sokaklarda dolaşıyor ne güzel.” dediği zaman vatan hasreti olarak algıladım. Ama zaman geçtikte şunu da anladım ki, hayvanlara özgürlük yakışıyor. Havanlar masun, yüzlerine baktığımızda o masumiyeti görüyoruz.
Asıl kafeslere konulması gerekenlerler kedi, köpek, geyik ve diğer hayvanlar olmadığını düşündüm. Kafeslere konularak caddenin ortasında bırakılması gerekenlerin bazı insan görünümünde ki hayvanlar olduğunu düşünüyorum. Havyanlara özgürlük olması iyi birşey. Bizim ülkemizin hayvanları dahi özgürce sokaklarda geziyor fakat sokaklarda gezmesi sakıncalı havyanları kafeslere tıktıktan sonra bizim ormanlarımızdaki geyik yetiştirme alanlarındaki geyikleri serbest bırakabiliriz. Caddelerde, parklarda gezsinler, genç yaşlı beslesinler. Bir huzur ortamı oluşur.
Ne güzel bakıyorlar Nara’nın Geyikleri.