ARTİSTLİĞE BAK ARTİSTLİĞE
Eski sanatçılara bakıyoruz ne kibir var ne şımarıklık. Tabiki her sektörde olduğu gibi sanat camiası için de bazıları müstesna demeliyiz. Eskiden iyi gözle bakılmazmış sanat camiasına. Şarkıcı olmak, film artisti olmak isteyen birine ailesi ve yakınları karşı koyarlarmış. Hatta çok küçüktüm ünlü bir film yıldızı beni yetiştirmek ve sinemalarda oynatmak için babamdan rica etmiş, babam kabul etmemiş. Sonraları bir iki denememiz oldu. Ajans sahibi bir arkadaş bir kaç kez şöyle sahne var, böyle sahne var diyerek beni davet etti. Bir dizi filmde bir kaç saniye göründüm. Sonra başka bir dizi için bizi Taksim’den topladılar, bir kış günü Alemdağ’a gittik. Ormanların içinde bir malikane. 8-10 kişi bir minibüsün içinde saatlerce bekledik. Ne çay var, ne yemek.
Soğuk kış günü bekledik. Karşımızdaki malikaneyi giremiyoruz, içeride yönetmen hazretleri varmış. Saatlerce minibüsün içinde bekledik., bekledik. Minübüste bir çok filmde, dizide figüranlık yapmış kişiler anılarını anlatıyor, saatlerce bitmeyen anılardan oluşan sohbet. Bir ara arkaya döndüm ve dedim ki; “Siz olmasaydınız gerçekten Türk Sineması’nın hali ne olurdu?” ortalığı bir sessizlik kapladı. Saatlerce biz olmasak Türk Sineması batmıştı havalarından eser kalmadı. Biraz sessizlik ve sakinlik oldu. Dışarda hafif hafif kar yağıyordu, üşümüştük. Yönetmen hazretleri bir adamını göndermiş, diziye uygun mu değil mi diye benim fotoğrafımı çekmelerini istemiş. Bir kaç bölüm sürecek dizi için komiser rolü vereceklerdi. Malikane ile bizim minibüsün olduğu yer arası yirmi metre var yok. Halbuki iki adımda bizi görebilirdi. Ancak beyefendi tenezzül etmedi. Emekçi figüranlarla kış günü minibüsün içinde saatlerce bekleyelim kendilerinin keyfi geldiğinde bizimle muhatap olsunlar. Sonra fotoğrafımız çekildi. Yönetmen yardımcısı bana gelerek “Yönetmen, komiser rolü için çok ağır kalıyorsunuz.”dedi. Bize de karşılığında saatlerce üşümekle kaldık.
Bir gün bir ajans önemli bir şampuan reklamı için bizi çağırdı. Etilerde 5-6 kadın ve bir erkek olarak beni seçtiler. Reklam yönetmeni bana; “Seni eleme yapmadan seçtik. Sen direk oynayacaksın.”dedi. Akşama kadar süren reklam çekimleri bitti. Ücretini almaya gittiğimizde; “Ne ücreti, reklam oynamadı ki.”diyerek cevap verdiler. Ajansta çok ciddi tartışma çıkarmıştık, zira bizi köle olarak kullanmak istiyorlardı. Önce oynatıyorlar sonra ilk bölümde ücret ödemiyoruz. Sonraki bölümler için ücret ödeyeceğiz diyorlar. Ancak sonraki bölümler için zaten davet edilmiyorsunuz. Zaten kuru kalabalık oluşturulmuş. Ücretsiz figüranlar oynatılmıştı. Ben de ajans sahibi arkadaşa; “Beni bundan sonra hiç bir projede çağırma.” dedim. İnsanların oyuncağı olamayacağız.
Maalesef sanat camiası insanların duyguları ile inanılmaz oynanılan bir sektör. Emeğin karşılığını alamayan yüzlerce insanın yanında bir de bir iki kişi pastanın büyüğünü alan tiplemeler var.
Yıllarca meşhur olmak için yırtınacaksın. Sonra bir iki dizi, bir reklam filmi derken şöhrete kavuşacaksın. Madenci kardeşlerimizin 30 yılda aldığı paranın toplamını bir diziden alacaksın sonra şımarık şımarık havalara gireceksin.
Kimsiniz siz?
8 Ekim 2020 Perşembe günü yeni bir haber okudum. Oyuncu……….. önceki gece Bebek’te bulunan bir mekanda yeni kız arkadaşıyla eğlendi. …………… dışarıda bekleyen gazetecilerin olduğunu öğrenince hedef şaşırtmak istedi.
Allah Allah, ne büyük takdik. Savaşta mıyız? Bu ne şımarıklık? Haber devam edioyor;
Kız arkadaşını önden gönderen yakışıklı oyuncu………, gazetecilerin ayrılmasını saatlerce bekledi.
Siz kimsiniz, bu ne şımarıklık böyle?
Yakın zamanlarda meşhur olan, bir dizi, bir reklam filmi ile meşhur olan insanlar gelecekde adı sanı olmayacak. Bu kişiler, hala efsane olan Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray gibi hiç olamayacaklar. Şimdiki yeni yetme sanatçı dediklerimizin çoğunun şımarıklık paçalarından akıyor.
Sanatçı önceden sanatın ne olduğunu bilmeli. Sanatçı da topluma örnek olan, yol gösteren kişi olmalı. Toplumun önünde olacaksın hem de benim sanatımla ilgilenin, özel hayatımla ilgilenmeyin, özel hayatım kimseyi ilgilendirmez diyemezsiniz. Sonradan ortaya çıkan sanatçıyım diyen kişiler topluma, gençlere örnek olabiliyorlar mı acaba?
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hepiniz millet vekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.” dediği sanatçı son zamanın sanat camisanda var mı acaba bir tane? Topluma her hafta sevgili değiştirmekle, yatlarında, katlarında, villalarında poz vermekle örnek olunabilir mi?
Garajlarında milyon dolarlık araba koleksiyonlarını göstermekle övünen kişilerden bu topluma ne fayda gelir? Önce ahlak ve maneviyat, sonra sanatla mücehhez olan sanatçılar topluma örnek olabilir.
Önce bu milletin değerlerine saygı duyacaksınız. Yıllarca bir kamera, bir mazagin muhabiri bizi çekse diye yırtındığınız kişilere şimdi görünmemek için mekandan çıkmamalar, şımarık şımarık magazin basınına hakaretler. Sizlere bu şan şöhreti bu halk veriyor, sizden almasını da iyi bilir. Bizim halkımızın çok güzel bir özelliği var. İnsanı yükseğe çıkarır, bakar ki şımardı, kimseyi tanıyıyor. Sonra bırakıverir, aşağıya indiğinde ne sanat kalır, ne sanatçı.
Biraz haddinizi bilmeniz önerilir.
Şöhret olmak böyle bir şey mi acaba?