HAVA BUZ GİBİ

Cihangir’de tarihi bir cami. Alt katında kira getirisi camiye ait olan, 6 adet ciddi iş yapan dükkanları olan bir cami. 22 Aralık Cumartesi, hava güneşe küskün buz gibi. Rutin gittiğimiz bir mekandayım.
 
Hava buz gibi. İkindi namazı için bahsettiğim camiye gittim. Lavabolar özensiz, soğuk ve hiçbir peçetesi yok. Caminin dışarıda olan abdesthanesi, dört sütun üzerine kubbe yapmaya çalışılmış etrafı açık bir yer. Cami tarihi ancak abdesthanesi sonradan yapılmış uyduruk küçük bir yapı. Abdest alırken soğuktan üzerimden buharlar çıkıyor. Ara vererek abdesti tamamlayabildim, neden? Hava buz gibi olduğu için musluktan akan su da buz gibi. Bir elimi yıkarken biraz bekliyorum diğer elimi yıkıyorum.
Kollarımın birini yıkarken, biraz bekliyorum ki; diğer koluma ancak geçiyorum. Neden? Su buz gibi, üşüdüğüm için ara veriyorum.
 
6 ciddi kira geliri olan caminin abdesthanesi böyle dört tarafı açık bir yerde mi olmalı?
Çeşmesinden, kışın buz gibi soğuk su mu akmalı?
Lavabolarında kağıt yok, ellerimiz yıkadıktan sonra uyduruk bir kağıt parçası tutuşturuyorlar ve o da ücretli. Utanmadan böyle bir tuvaletten de para alıyorlar.
 
Kime ne diyeceğiz?
Cami dernekleri ne iş yapar?
İlçe müftüleri ne iş yapar?
Diyanet İşleri ne iş yapar?
Sürekli cuma günleri şu cami için, bu cami için, şu iş için, bu iş için para toplanmıyor mu?
 
Bahsettiğim cami İstanbul’un merkezinde. Geliri olmayan, kıyıda köşede bir ilçenin camisinden bahsetmiyorum.
 
Cami Derneklerini, şehirleri yönetenler,
camileri ve mescidleri inşa edenler gerçek anlamda belirli bir estetik, sanat ve kültür birikimi olmalı.
 
Neresini anlatalım Allah aşkına.
Hiçbir halttan anlamayanlar, sanattan, estetikten, mimariden anlamayan adamları şehirlerimizi yönetmek için seçiyoruz.
 
Bunun için adamın buz gibi havada soğuk suda abdest almamız umurunda olmaz. Hatta sevaba girersin diyecektir.
 
6 gelir getiren dükkanı olup da abdesthanesinden kışın buz gibi soğuk su akan cami yetkililerine, bu ve bunun gibi camilerden sorumlu müftülere, ilgililere yazıklar olsun!
 
Sadece Cihangir’deki camiden bahsetmiyorum birçok yer maalesef aynı.
Ben bunları laf olsun diye yazmıyorum. Mütedeyyin biri olarak etrafı izliyorum. Farklı kültür ve topluluğun yapılarını görüyorum. Öyle bir çalışıyoruz, öyle bir mescidler inşa ediyoruz ki, binaların en altını seçiyoruz. Hala mı? Evet hala.
Öyle bir çalışma içindeyiz ki adeta mescidlere uğramayın diyor yapılanlar. Buz gibi havada, camilerimiz, mescidlerimiz buz gibi.
 
Yeni uyduruk bir moda var bir kaç yıldır; camilerin önden iki safın ayak altına gelen halının altına elektrikli, alttan ısıtmalı uydurma muşamba döşeme yarışı. Kenar mahalle camilerden tutunda, tarihi camilerin büyük bir kısmı aynı uyduruk muşamba döşeme yarışında. Döşedikleri uyduruk muşamba da camilerin ilk iki safını ısıtıyor. Önde yer buldun buldun; yer bulamadın diğer soğuk yerde kaldın. Namaz vaktinde fişe takıyorlar, namazları kılar kılmaz fişini çekiyorlar.
 
Bundan asırlar önce kış mevsimi geldiğinde Osmanlı’da bazı camilerin altına yaptıkları kanallara, caminin yanındaki hamamdan sıcak su vererek ısıtmışlar. Abdesthanelerindeki musluklarından yine kışın sıcak su akarmış.
Asırlar sonra biz torunları halının altına dört parmak genişliğinde uyduruk, elektrikli muşamba ile ısıtabiliyoruz.
Medeniyetimizin geldiği nokta bu kadar.
Kışın, abdesthanelerimizde buz gibi soğuk su akıyor. Yaşlı kişiler nasıl abdest alsın bu soğukta?
 
Sanattan, estetikten anlamayan kişileri şehirlerin, mescid ve camilerin yönetimlerine asla yaklaştırmamalı.
Selam ve Saygı ile…

Loading